top of page

Dinlenmek neden gerekli?



En son ne zaman gerçekten dinlendin?

En son ne zaman günü gününe yaşadın?


Kendi adıma Pazar akşamları haftanın planlamasını yapar öyle koyarım başımı yastığa…bunu yaparken verimli olmak vardır aklımda… hayat yardım eder de yapılacaklar tamamlanırsa içim ferahlar kendimi üretken ve kontrolde hissederim.


Oldu ya ki sıkça olur, o hafta planladığım gibi geçmezse bu kez de stres seviyemi kontrol etmek için yapılması gerekenleri yaparım. Programın içinde bu da vardır.


Program, programlar, sistemler, fabrikanın dişlileri gibiyiz.

Durmak yok aksiyona devam….

Her koşulda bir de bakmışım hafta geçmiş ve ben yine bir Pazar akşamı bir sonraki haftanın programını yapıyorum. Haftalar su gibi akıyor. Sonra, eşimin iş takvimine uygun seyahatlerin hayalini kuruyorum. Bunu gerçekleştirecek imkanlara sahip olacak kadar şanslıysak bu kez aylar hızla geçiyor o seyahat için gün sayarken.

Sahi hayat geçiyor.

Ve günlük planın programın içinde Dinlenmek yok….


Buna vakit yok mu gerçekten?

Sahi dinlenmek nedir?

Neden gereklidir?


Bir çok kişi için dinlenmek, yoğun bir iş gününün ardından koltuğa kıvrılıp dizi film dünyasında kaybolmak olabilir. Kimisi için eş dostla buluşup içki içmektir belki. Kimisi içinse başka bir sakinleştiriciye yönelmek, abur cubur tüketmek, zihni uyuşturan her türlü şeye eğilimli olmak olabilir….


Sahi bu dinlenmek midir?

Yoksa kaçmak mı? Günümüzde geçerli olan sistemin getirdiği yüklerden kaçmak belki… Kontrol hissinden kaçmak… Yetersizlik hissinden kaçmak…Bu liste uzun.


Davetim , şöyle derin bir nefes alıp bizi ezen, yoran bu yükleri ve hisleri bir kenara koymak ve bakmak. Dikkatlice bakmak.


Gerçekten bize mi ait tüm bunlar? Kim ne ara yükledi bize bu kuralları, bu sistemi, bu düşünceleri… Hangileri bana ait, hangileri empoze edildi?

Yaşadığımız evi temiz ve düzenli tutmak için bunca çaba gösterirken, zihnimizdeki bu keşmekeşe neden hiç düzen vermiyoruz?


Bir türlü dinlenmiş hissedemememizin sebebi bu gittikçe ağırlaşan yük mü esasında?


(Nefes ver)


İyisi mi önce kendime ait olanları çekip alayım.

Geri kalanlardan ihtiyacım olanları ayırırım.


(Nefes al)


Evet. Nefes benim, beden benim, kalp benim, peki zihin, sahi aklım hala benim mi? Kendim hakkımdaki düşünceler, başkası hakkındaki yargılar, hayata dair tartışmalar, sistemi besleyen eylemler, ait olma ihtiyacı ile takındığım etiketler… Yok yok hiç birini istemiyorum.

Zihnimi sıfırlamak istiyorum. Öğrendiklerimi unutmak. Özümle, özle temas kurmak istiyorum.


Çayımdan bir yudum daha alıyorum.

Bir daha ki sefere pakette çay almasam bari. Şöyle aktardan kökü hala topraktaymışçasına canlı, yaprakları ışıl ışıl, kokusu misk, taze kurutulmuş bir melisa alayım.

Hah bu düşünce bana ait işte. Koydum kenara….


Çok yorgunum. Bu temizliği yapmak için de yorgunum.

Dizinin bir sonraki bölümünü izlemeyi tercih ederim.

Ama neyse …. Bir kereliğine denemeye devam.


(Nefes al)


Özle temas kurmak. Bunun için tek ihtiyacım olan şey sessizlik. Gözlerim kapalı sessizliği dinliyorum. Sessizlik diye bir şey yok. Dışarının sesi var, buzdolabının sesi var, gelen mesaj sesleri var, ambulans sesi var. Var da var…. Bu kez duymaya direnmiyoum. Hepsi var. Hepsini duyuyorum. Bırakıyorum gelip geçsinler. Gözlerim hep kapalı böyle daha iyi duyuyorum………bir noktada sesler kısılıyor, bu kez düşünce bulutları fırtına gibi yağıyor üzerime, izliyorum Bırakıyorum gelip geçsinler…. Takılıp kaldıysam farkediyorum, atlayınca o düşünce vagonundan ayaklarım yere sağlam basıyor. Bedenime dönüyorum. Omuzlarım neden bu kadar gergin, kaşlarım çatılıymış gizli gizli. Çenem bile ağrıyor.


(Çeneni gevşet)


Baştan ayağa her şeyi gevşetiyorum.

Bekliyorum, gelecek olan ilk his, ilk söz bana ait ya da bana dair.

Farketmez artık, yüklerimi kenara koydum. Kendimle, özümle, özle bağlantı kuruyorum.


(Nefes al)


Papatya kokusu geliyor burnuma…zihnim papatya tarlası….kalbimin üzerine koyuyorum sıcak fincanı, bir yudum daha alıyorum, tadı elma gibi, ipek ya da kayarcasına geçiyor dilimin üzerinden. Ve dile geliyor.

Duyuyorum. “Dinlen artık, dinlenmek hakedilmez, dinlen artık.”


Melisa mı konuştu? Yoksa yine zihnim mi uyduruyor? Yoksa ulviyetten bir mesaj mı?


Önemi yok. İliklerime kadar duyuyorum.

Dinlen artık.


Sahi dinlenmek ne zaman hakedilen bir eylem oldu?

Çalışmak, üretkenlik, para kazanmak, ödemeler, tatil ve yine çalışmak, hep çalışmak, hep bir şey yapmak, sakın durma….Yoksa hayat geçer gider durma. durma.hayatta kalmak için hiç durma hep çalış hep yap…



Ooooo yok yok yok….

Dinlenmeye bu kısır döngüde yer yok.

Dinlenmenin bu sistemde anlamı yok.


Halbuki dinlenmek doğumla gelen bir haktır.

Dinlenmek yüklerden arınmaktır.

Dinlenmek yaşamdır.

Yaşamın bir parçasıdır.

Dinlenmek….

Bilge neneler ve dedeler gibi gün ortası şekerleme yapmaktır.

Gökyüzüne bakıp bulutları izlemektir.

Dinlendirici bir müzikte bedenini içinden geldiği gibi hareket ettirmektir.

Ses banyosudur, orman banyosudur, banyonun kendisidir…

Şükranlarımı sunacağım bir sunak hazırlamaktır.

Sosyal medyadan düzenli olarak uzaklaşmaktır.

Mesajlara ya da e-postalara anında yanıt vermemeyi seçmektir.

En sevdiğim sanatçının müziğini derinlikle dinlemektir.

Köpeğimle parkta gezmektir.

Bahçedeki kedileri beslemektir.

Yavaş adımlarla yürümektir.

Enstrümanımı sadece kendim için keyif için çalmaktır.

Yoksa canım istediği gibi şarkılar söylemektir.

Örgü örmektir, kendi elbisemi dikmektir.

İçinden geldiği gibi bir daha okumak derdi olmadan yazmaktır, akmaktır….

Yürekten sevdiğim kişinin gözlerinin içine bakmaktır.

Kahkahalar atmaktır.

Dua etmektir……….

.

.

.

Ne yapıyorsan sadece tek bir şey yapmaktır.

O anda orada olmaktır…

Yani kısacası,

Beni besleyen, rahatlatan şeyi bilmektir.

Ve esas olan, ihtiyaç duyduğum anda her bahaneye rağmen onu yapabilecek koşulu yaratmaktır.

Üzerinde en çok çalışmayı hakeden budur.


Çünkü ancak bunu yapınca özümüze en uygun yaşamı yaşarız.

Üzerimize yüklenen yükleri farketmeyi başarırız.

Ve ancak bu şekilde onlardan kurtulur başka varlıkların da üzerine yük bindirmez oluruz.


İşte dinlenmek bu yüzden direniştir.

Direnmektir sistemin yüklerine, direnmektir empoze edilen görevlere, etiketlere…

Kendimi bilmektir, sevmektir. Sevmektir.

Dinlenmiş insan biat etmez niyet eder.

Güzellik için, uyum için, denge için…

Sorumluluk alır kendi için, kendinden ötesi için.

Kalbi ağrıyınca sistemin yarattığı kaostan

Kaçmaz, yasını yaşar ve her herseye rağmen gönlünü ferah tutar.

Çünkü güçlüdür kalbi, sağlıklıdır bedeni, huzurludur ruhu.

Tanır özünü, dinlenir ve direnir.

Kendini yaşamak için direnir,

Başka varlıkların yaşamı için direnir.


Çünkü dinlenmiştir.

Kendini dinlemiştir.

Ulviyeti dinlemiştir.


Artık kaçmaz.

Kaçacak bir şey kalmaz.

.

.

.

Şimdi dinlen biraz.

Şimdi dinle biraz……..

 
 
 

Comments


CANIGÖNÜLDEN OTACILIK 

Otacılığa dair sorularınız ve bilgi almak için

lütfen e-posta gönderiniz.

© 2025 Sof'ia Başak

  • Youtube
  • Spotify
  • Apple Podcast

Kullanıcı koşulları

Gizlilik Politikası

Bilgilendirme ve Tıbbi Sorumluluk Reddi

bottom of page